MENÜ
Ankara 26°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Türkiye-Rusya nereye
Vedat Bilgin
YAZARLAR
12 Mart 2020 Perşembe

Türkiye-Rusya nereye

Önce şunun altının çizilmesi gerekir: Moskova Mutabakatı tek başına İdlib’de ateş kesilmesiyle ilgili olmanın ötesinde bir olaydır ve uluslararası ilişkilerde başka bir sürecin devam ettiğinin ifadesidir. Bu mutabakat, Suriye’den Türkiye’ye doğru sürülmek istenen, göçe zorlanan milyonlarca insanın ülkeye sokularak içeride istikrarsızlık meydana getirmeye dönük planları bozduğu gibi, bu mazlum halkın içerisinde hareket eden HTŞ, El Kaide türevi örgütler üzerinden bir terör estirme hesabını da etkisiz hale getirmiştir. Bu bakımdan Türkiye’nin belli bir bölgede Rusya ile birlikte sorumluluk alarak adeta bir ‘güvenli bölgeyi’ Suriye içinde fiilen oluşturması çok önemli bir adımdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus devlet Başkanı Putin’le yaptığı Moskova görüşmesi sonrası oluşan mutabakata nasıl bakmak gerekir? Bu konuya İdlib veya bölgede herhangi bir şehir ya da Suriye açısından bakarak değerlendirmek elbette mümkündür fakat tek başına yeterli değildir.

KURUMSAL HAFIZA SORUNU

Peki, nereden bakmak lazımdır? Türkiye-Rusya ilişkilerine bilinen bakış açısı ‘Moskoftan dost olmaz’ diye özetlenebilecek alışılmış sözlerle ifade edilendir. Bunun simetriği olan muhtemelen Rusya tarafından kullanılan benzeri söylemler de vardır fakat daha kötüsü ve bilineni Soğuk Savaş döneminden kalan Türkiye karşıtı tutumlarda ortaya çıkmaktadır.

Rus medyasında Hatay için kullanılan ifade, Boğaz’dan geçen Rus savaş gemilerinin isimlerinin tarihsel çağrışımları hep bu soğuk savaş refleksinin Türkiye karşıtı ön yargılarının yansımalarıdır. Eğer Türkiye Rusya ilişkilerine karşılıklı olarak bu ‘düşmanlık ön yargılarıyla’ bakılırsa bugün içinde yaşanılan dünya krizi, ki Batı sisteminin değişim krizidir, anlaşılmamış ve kurulmakta olan yeni dünyanın oluşumuna eski tutucu tavır alınmış olunacaktır. Elbette insanlar gibi devletlerin de alışkanlıkları vardır, saplantıları, kurumsal hastalıkları olabilir fakat büyük devletler tarihsel hafızalarında alışkanlıklarını belli bir konjonktürün davranış kalıplarını değiştirmeyi başaran yeni duruma, onun içinde şekillenen sorunlara yeni cevaplar veren devletlerdir.

ORTAK GELECEK

Bu açıdan bakıldığı zaman, Türkiye Batı sistemiyle neredeyse yüz yılla ulaşan bağımlılık ilişkilerini tasfiye edecek yeni işbirliği alanlarını inşa etmede önemli atılımları başaracak adımlar atması önemlidir. Bunu yaparken bir bağımlılık ilişkisinden çıkarken yerine başkasını ikame edecek yanlışa düşmeden, karşılıklı çıkarlar ekseninde uzlaşma alanlarında işbirlikleri geliştirme, çok boyutlu farklı alanlar oluşturarak yeni denge noktalarını kurmaktadır.

Rusya’nın da hem imparatorluk geleneği hem Sovyet geleneğinin tecrübesiyle Batı sisteminin çözülme sürecinde, Ortadoğu’yu parçalı yapılara dönüştürme siyasetini görecek devlet aklına sahip olması beklenir. Türkiye ve Rusya yeni dünya sisteminin kuruluş sürecinde önlerinde işbirliği alanlarının hızla genişleyeceği bir aşamada Suriye’de bir sorun üzerinden karşı karşıya gelmeyecek bir stratejik tutum geliştirebilecek bir yerde durmaktadırlar. Bu anlayış bölgesel barıştan küresel barışın kurulmasına gidecek bir anlayıştır.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi