MENÜ
Ankara 21°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Türkiye, Rusya
Vedat Bilgin
YAZARLAR
10 Mart 2020 Salı

Türkiye, Rusya

İdlib’de yaşananlar sonrası Türkiye’nin ortaya koyduğu kararlı politik ve askeri tutum, insanlık tarihinde rastlanması kolay olmayan insani felaketin çözümüne doğru atılmış bir adımdır. Ülkelerinde katliamla karşılaşan, her şeylerin kaybederek vatanlarını terk etmek zorunda kalan milyonlarca insanın meselesine sahip çıkan, hem göçü durdurmaya hem de sınırlarında oluşturulmak istenen siyasal düzene, başta PKK/PYD ve HTŞ gibi terör yapılanmaları vekâletiyle kuşatılmak istenen Türkiye’nin Devlet Başkanı Erdoğan Moskova’da, sürecin yönetiminde ‘kontrol merkezinde’ bulunduğunu teyit ettirmiş oldu.

Moskova görüşmesinin, ateşkes dâhil somut birçok neticesi olacaktır fakat en önemlisi Suriye probleminin yönetim sürecinde Rusya ile yan yana durmaktır. Bu kolay olmamıştır, eğer Türkiye savunma sanayiinde büyük bir sıçramayı gerçekleştirmiş olmasaydı eğer dış politika da stratejik bir hamle yapıp Batı bağımlısı çizgiden çıkmamış olsaydı ya da Rusya ile işbirliği alanlarını genişletmemiş olsaydı elbette bu konumda olması kolay olamazdı.

BATI YA DA RUSYA MI?

Problem büyüyünce yani İdlib’de rejimin saldırıları sonucu askerlerimizin şehit olduğu haberi gelir gelmez, Türkiye’nin harekâtı başlatıp kısa sürede Esad’ın askeri düzeneğini alt üst etmesi durumun o haliyle sürdürülemeyeceğini yani istediklerini Türkiye karşısında askeri yoldan elde edemeyeceğini ortaya koymuş oldu. Bunu dost da düşman da kabul etmek durumundaydı.

Bu süreçte işin ilginç (olmayan) tarafı hemen kamuoyunda ‘Türkiye Rusya karşı karşıya geliyor’ kampanyasının yapılmasıdır. Özellikle Türkiye’nin Batı bağımlı ilişkileri içinde serpilmiş medya, sermaye, monşer, dış politika yorumcusu veya aydın/bürokrat taifesinin koro halinde ‘monşerleri dışlarsanız böyle olur’, ‘biz size S-400’lerialmayın demedik mi’, ‘Şimdi Batı size nasıl güvensin’ türünden heyecan ifadelerinin yükselmesi gecikmemiştir. Sanki Türkiye Batı ittifakında ayrılmıştır, sanki Türkiye NATO’dan çıkmıştır, sanki Türkiye’ye Patriotlar verilmiş kendisi almamıştır, sanki bu ülke PKK/PYD ABD tarafından silahlandırılıp Fırat’ın batısından kuşatılma çalışılmamıştır, sanki F-35 programından kendisi ayrılmıştır!

MOSKOVA’DA NE OLDU?

Bütün bunları yazıp çizenlerin, konuşanların esas görmediği şey Türkiye’nin uluslararası siyasette Batı’yla bağımlılık ilişkilerini değiştirmiş olması bunu yaparken de başka bir eksene bağlanması değil bağımlılık ilişkilerini ortadan kaldıracak yeni dengeler kurması anlamına gelen çok boyutlu bir ‘ağ’ siyasetine yönelmiş olmasıdır. Aslında söylenmese de duyulan rahatsızlık da budur, Batı’nın rahatsızlığı da bu bağımlılık ilişkileri içinde Batı’yla en azından simbiyotik ilişkiler içinde olanların problemi de budur.

Peki, sorun bundan sonra nasıl şekillenecek sorusu önemlidir. Moskova görüşmesi veya bu görüşmeden çıkan mutabakat problemi çözmüş müdür? Elbette problem çözülmemiştir fakat problemin çözüm sürecinde Türkiye’nin Rusya ile birlikte ‘karar sürecinde yer alması’, sorunun denim altına alınmasını imkân dâhiline sokmuştur diyebiliriz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi