Türkiye ve Ötesi

Nice Türkiye’ler var Türkiye'den ötede!
Bir kısmı Balkanlarda; bir kısmı Orta Asya’da.
Ortadoğu’daki Türkiye’ler de cabası.
O nedenle Türkiye’nin önemi Türkiye’den ötedir.

"İçişleri" bakanı kaç tane var Türkiye'de?
Ev kadınlarının sayısı kadar!
"Ev erkeği" kavramı garip gelebilir; erkek ev dışında olmalı ya.
Evcillik yakışmaz zahir.

Türk ailesi Türk Devleti gibi tanzim edilmiştir.
"Kılıbık" dediğimiz aslında tekâmül etmiş insandır.
Kadınlara sorumlukları kadar yetki vermek adaletin gereğidir.

"Yağmur'un sesine bak!" diye söyleriz de, sese bakılır mı ya hu?
"Kocasının rızası olmadan" bir kadın Cennete girebilir mi?
Cevap: kadının rızası olmadan kocanın Cennete girmesi ne kadar mümkünse...
Gelin şu işe aslında tahakküm olarak değil, taaşşuk olarak bakalım.
Sorun biter o zaman.

Vesayet iyidir; karşı taraf için olursa...
Kadınların, artık daha yüksek makamlarda olması lazım.
Kendi yücelikleriyle doğru orantılı olarak.
Kadınların ayrı "milleti" mi var?
Yoksa bu laf bir erkek illeti mi?
Kadınlardan esirgenen "eril" alanı; erkeklerin mahrum olduğu "dişil" alanı Birlik bilinciyle keşfedince sorun kalmayacak...

Faşist miyim bilmiyorum, ama Mehmet Efendi kahvesini tekmil Starbucks'a tercih ederim.

Ah bu İmam-Hatipliler, yok mu?
Türkiye'nin yakında Irak'a bir Barış Harekâtı yapması muhtemel...
İmam-Hatip Lisesinden, imamdan çok hatip çıkıyor, azizim.
Kelimelerin, anlamların daralması da genişlemesi de toplumların zihin daralması ve genişlemesine paralel olarak gidiyor.

Şimdi şu Kuzey Irak meselesini bir halledelim.
Sonra da Bosna konusuna eğilmek lazım.
Herkes yerinde sağlam dursun, dostlar! Türkiye kalkışa geçiyor.
Artık dost ve akraba toplumlara yardım değil, yatırım götürmemiz, hem onların hem ülkemizin lehine olacak...
Türkiye Yunus gibi, ne diyor? “Beni bende demen bende değilem, nice Türkiye var Türkiye'den içeru!
Onca şey yaşadı bu ülke.
Çıkacak ders varsa: Zulüm kimden gelirse karşısında olmak, insanlığımızın ve güzel bir geleceğin gereği içindir.

Milletini sevmek ona hizmetle olur.
Bizim medeniyetimiz "hâkim" olmak değil, "hadim" olmak üzerine kuruludur.
Türkiye Doğu'ya da gidecek, Batı'ya da.
Ancak kendisi olarak kalacak, TÜRKİYE olarak.
Sırtından yıkılan devletin surlarıyla emekleyerek bu duruma geldi Türkiye.
Yapacak daha çok şey var.
Aslında her şey yeni başlıyor.
Tarihiyle avunmayan, Tarihin akışına kendi damgasını vuran bir Türkiye dünya güvenliği ve huzuru için de gerekli.
Milletin asıl ihtiyacı hayalci olmayan öz güven; avunmayan bir cesaret ve azim; körlüğe mahkûm olmayan bir birliktir. Sonrası sistemin yürütülmesiyle olacaktır.

İsa şarap içer miydi?
İçmezse, İncil'de neden "havarilerine bu benim kanımdır, için!" diyor?
İsa'nın konuştuğu dil, Aramiceydi.
İncillerin Aramicesi yok...
Dört İncil var; dört de Tevrat var aslında.
Bir olan Kur'an-ı Kerim’dir ve Birliği tespih eder.
Keşke Hıristiyanlık İsa'nın Hıristiyanlığı olarak kalsaydı.
Ancak Aziz Paul, rotayı değiştirdi, Hristiyanlığı makasladı.
Sonrakiler de onun izinden gittiler çoğu zaman.
Hıristiyanlık Antikitenin verilerini ve değerlerini kullanarak yayıldı.
Ancak onlardan uzaklaştıkça da insanlıktan uzaklaştı.
Tanrı’yı anlatmak yerine Kiliseyi anlattılar.
Tanrı’yı anlatmak için insanı inkâr etmek gerektiğini sandılar.
İsa’yı anlatmak için asırlarca Meryem’i bile inkâr ettiler.
Âdem’i anlatmak için Havva’yı kurban ettiler.

“Sevdiğimizi bildiğimiz için mi severiz, yoksa yeterince bilmediğimiz için mi severiz?” diye sorunca bir başka alan çıkar ortaya.
Ya nefretlerimiz bilmekten mi oluşur?
Nefret ettiğimiz üç şey şeyi düşünsek mesela.
Kendi tercihlerimizin sonucu mu nefretlerimiz?
Sevgilerimiz kadar nefretlerimizin de kökenlerine inince, kendimizi tam olarak anlarız.
Kendimizi anladığımız zaman da Türkiye ve Ötesini anlayacağız.