MENÜ
Ankara 24°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
SORULAR-YANITLAR–4
Ahmed F. YÜKSEL
YAZARLAR
20 Ekim 2011 Perşembe

SORULAR-YANITLAR–4

Soru: ”Rabbinize yalvararak ve derûnunuzla dua edin... Muhakkak ki O, haddini aşanları sevmez.” (Araf / 55/ Allâh İlminden Yansımalarla KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ/ AHMED HULUSİ)

Bu ayet neyi anlatmak istiyor?

Cevap: Gösterişe kaçarak, samimiyetsizlikle, kaygan ve değişken şekilde yönlenmek, herhâlde kurumsallaşmış bir kişiselliğin göstergesi. Kur’an, bizi duadaki adap hususunda uyarıyor. Geriye İhlâs ve hazım sahibi olarak Allah’a odaklanmak kalıyor. “Yalvara, yalvara” dan kasıt bu. Bizlerin sahte ikilikten fazlasına ihtiyacımız var. 

Soru: “Ölülerinizin kefenlerine ihtimam göstererek güzel olmasını sağlayınız. Çünkü onlar, kabirlerinde birbirlerini ziyaret edecek yani kefenlerinin güzelliğinden dolayı Allah-u Teala’ya şükrederler.” (Hadis)

Cevap: Ölülerin kefenlerinin güzel olmasına özen gösterilmesi, kefenlerin özene bezene, pahalı kumaşlarla yapılması ve maliyeti yüksek bir tabuta gömülmesi anlamına gelmez. Burada kast edilen şey, kişinin ebedi yolculuğuna çıkmadan önce İslâmî kurallara uygun şekilde, dualar ve hayırla ahirete intikal etmesini temin etmektir.

Nitekim cenaze namazında hoca “onu nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda, cemaatin yanıtı ‘iyi bilirdik’ olur. İmam üç kere ‘hakkınızı helâl edin’ der ve cenaze namazındakiler her seferinde o mevtayı tanısın tanımasın ‘helâl olsun’ diyerek karşılık verir. Bu, Hakk’ın rahmetine kavuşan kişiye son yolculuğunda yapılan insanî bir iyilik, enerji yüklemesidir. Söz konusu durum, pek tabiî ki onu güçlendirir ve hoşnutluk yaratır. Bu merasim, iman ehli için geçerlidir. İnanmayanlara da aynı usul tatbik edilir, ama olumlu bir hali getirebileceğini söylemek mümkün değildir. Tekrar ediyorum: Kabir yaşamında enerjetik bedenlerin rahat olmaları, önceden yapılan enerji yüklemesi ile mümkün olmaktadır. Ve bu hal, Allah Rasulu’nce (s.a.v) “kefenlerin güzelliği” şeklinde ifade edilmiştir. Bu şekilde müminler, gayet memnun bir halde Allah’a şükrederler. Çünkü bu boyutta son derece kaliteli insanlarla ilişkiye gireceklerdir. Aksi halde, orada neler mi yaşanır? Bu soruyu ehline sorun. Detaylarını bilemiyorum, ama herhâlde, insanın anasından emdiği sütü burnundan getirilir.

Soru. Her nefis rûhtur, fakat her ruh nefis değildir.
Nitekim, Havva Âdem’in bazısıdır ve Âdem’in dişisidir ve her kadın Adem’dir. Fakat, her ‘Âdem’ kadın değildir.”
İbn-i Arabi’ ye ait bu sözden ne anlıyorsunuz?

Cevap: Önce şu hususu aydınlatmakta yarar var: Konu, her türlü bilgiyi, incelemeyi ve örnekleri değerlendirmeyi gerektiriyor. Bu bakımdan, aşağıdaki hadisi ele almak durumundayız:

“Allah, aklı önce yarattı,

Allah, kalemi önce yarattı,

Ya Cabir Allah, önce Peygamberin nurunu yarattı.”

Burada sanki üç ayrı şey yaratılmış gibi görünüyor. Eğer, yaratılan nesne hakkında bir fikrin / ilmin yoksa “önce şu”, “yok yok şu”, “en sonunda da Nur yaratılmıştır” der, olayı çözmeye çalışırsın. Ama gel gör ki, yaratılan üç ayrı şey yoktur. Hadiste tek bir mananın nispet edildiği boyutlara göre ayrı ayrı nitelikleri anlatılmaktadır. Arabî’nin sözüne bu tek mana açısından bakıldığı zaman, ruh ve nefsin ayrı ayrı şeyler olmadığı saptanacaktır. Zira, söz konusu kavramlar hakkında bilgi içeriğine sahip olanlar, Nefs denen şeyin, Ruh’un bilinci olduğunu anlar. Aksi takdirde metin, tanımlanması zor bir hal alır. Bu bakımdan, “Her nefis ruhtur” denmesi yerindedir. Bir somut örnek daha vermek istiyorum: Beyin ve Bilinç! İkisi ayrı şey değildir. Madde plânından bakarsanız “beyin”, mana plânından nesneye yaklaşırsanız “bilinç” diyebilirsiniz. Devam edelim: Her Ruh Nefis değildir hitabında, her ruhta bu bilinç/idrak oluşmamıştır denmek isteniyor. Nitekim Arabî bir başka misalle, bizzat metne yaklaşım getiriyor.  Havva, Âdem’in bazısıdır, yani Havva Âdem’in benzeridir/ bir insan türüdür/Âdem’in dişisidir ve bundan ötürü her kadın Âdem gibi yokluktan var olmuştur, aslı yoktur. Bu açıdan bakarsak her kadın Âdem’dir. Ancak akabinde “Fakat her ‘Âdem’ kadın değildir” deniliyor. Yani Âdem’i kadından ayıran durumlar var. Duyguları kendine galebe gelen, aslını bilmekten mahrum, bedensel yaşam tarzına sahip, tahammülsüz bir yapıya Âdem demek doğru değildir, diyor.

Soru: Kâbe neden sol tarafa alınarak tavaf yapılıyor?

Cevap: Kâbe’nin altında bulunan enerji akımının soldan sağa dönüş yapması nedeniyle insanların yükümlülüklerini yerine getirmesi, kısaca tavafın bu şekilde yapılması söz konusudur. Şayet ters şekilde olsaydı beyinlerde bir parazit oluşacak ve insanlar rahatsızlık duyacaktı. Teknik açıdan izahı böyledir. Dönüşümdeki bir diğer ayrıntı ise Kâbe'nin dört yüzü ile alâkalıdır. Şöyle ki: Kapısının olduğu boyut efal, altınoluğun olduğu yüz esma ve diğer yüzler sıfat ve zat boyutlarına işaret eder. Dikkât ederseniz, Makam-ı İbrahim de bu boyutların bittiği noktadadır. Bu ayrıntı da soldan dönüş için bir nedendir. İnsanların bu şekilde tavaf etmesi en tabi olanıdır. Ancak, Hz. Muhammed’in ( s.a.v) en büyük arzusu şu anda mevcut bulunan kapının arka tarafına –sıfat yüzüne denk geliyor- bir kapı açarak -önceleri vardı- insanları enerjinin en yoğun olduğu bölgesinden (merkez mükemmel olduğundan onun içinden) geçmesini temin etmesi idi. Ancak, sonradan bir nedenle bu düşüncesinden vazgeçmiştir. Kısaca Kâbe’nin kendini ifade ediş biçimi budur, dersek mantıklı olur.

Soru: Nebi ve Resullere  sadaka ve zekât neden helâl değildir? 
Cevap: Bildiğimiz gibi, Sadaka ve Zekât ihtiyaç sahiplerine yapılan bir yardımdır... Nebi ve Resuller, vahiy istikametinde hareket ederler. Bu nedenle hem maddî, hem manevî doygunluğu yaşarlar. Onlar Allah’ın Samediyet vasfını izhar eden mahallerdir. Samediyet vasfı ihtiyaçtan beri olma anlamına gelir. Fakir olabilirler; ama onlar için bir zafiyet değidir. Bu nedenle sadaka ya da kişilerin servetlerinin belirli bir bölümlerini, yani zekât almalarını gerektirmez. Yapılacak yardım, maksadı aşacağından helâl olmaz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi