MENÜ
Ankara 16°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Devleti yeniden düşünmek
Vedat Bilgin
YAZARLAR
9 Nisan 2020 Perşembe

Devleti yeniden düşünmek

Türkiye’nin küresel salgınla mücadeledeki dirayetli tutumu, her şeyden önce devletin etkin bir mücadele yürütmesini sağlamaktadır. Burada sistem değişiminin rolünü başkanlık sistemine geçişin devlet kurumlarını bütüncül bir biçimde olaya nasıl teksif ettiğini bütünimkanları stratejik bir biçimde uygulamaya soktuğunu görmek gerekir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde sürdürülen bilinçli mücadelede, toplumun güven duygusu çok önemlidir; bu güvenin demokratikleşme reformlarıyla inşa edilen, devletle toplum arasında kurulan sağlam bağlar üzerinden tesis edildiğini unutmamak lazımdır.Vurgulanması gereken diğer önemli husus, Türk devlet geleneğinin, bütün tahribatlara rağmen, millettin tarihsel hafızasında yaşıyor olması ve devletin halkıyla buluşması ile birlikte, bu bilincin yeniden açığa çıkıp, politikaya dönüşerek halkına hizmet edecek bir kurum olduğunu göstermiş olmasıdır.

TOPLUMA SALDIRI

Çok değil bundan yirmi yıl kadar önce gündemehâkim olan, neo-liberal söylemi hatırlayınız. Buna göre artık devlet iyice küçültülerek her şey ‘sivil topluma’ bırakılmalıydı; hatta bazıları işi iyice abartıp ‘devlete ihtiyaç kalmadığını’ söylemekteydiler. Bunların ‘sivil toplum’ dediklerinin, doğrudan doğruya dünyakapitalizminin dev şirketleri, küresel soygun düzeninin finansal kuruluşları, Soros gibi ‘para sihirbazlarının’ organizasyonları ya da çeşitli istihbarat kuruluşlarının ‘düşünce kuruluşu’ diye taktim ettikleri örgütler olduğunu ayrıca söylemek gerekmez. Yani, bunların sivil dedikleri sivil olmadıkları gibi demokrasi düşmanı örgütler; doğrudan sivil halkı kontrol altına alacak dev tröstlerin küresel hegemonyasını sürdüren aparatlardır.

Bu ideolojinin ilk saldırı hedefi Batı toplumlarında başta işçiler olmak üzere, toplumun geniş üretici unsurlarının demokratikleşme süreçleriyle yüz yıllık mücadelede elde ettiği kazanımlarıdır. Sosyal devlet denilen kurumsal yapının Batıdaki gelişimine bakıldığında açıkça görüleceği gibi, işçilerin korunması, sosyal güvenlik sistemlerinin yaygınlaşması, sağlık sisteminin koruyucu sigortaya dayanması, emeklilik hakları, sendikal haklar, istikrar içinde gelişmeyi sağlayan her şey demokrasinin ürünleridir.

DEMOKRASİ VE SOSYAL DEVLET

‘Sosyal devleti’ batının sivil unsurları, orta sınıfları, içi sınıfları, ‘kapitalist devlete’ karşı verilen demokratik mücadele ile kazanmışlardır. Onun için neo-liberalizmin yükselttiği devlete saldırının hedefinde ‘sosyal devletin’ yok edilmesi vardır. Onun içindir ki ‘devlete ait ne varsa satılsın’ diyerek, ‘piyasayı adeta putlaştırmışlardır’ ki bu anlayışın piyasanın ekonomik fonksiyonlarını yok ederek, yerine tekelci bir yapıyı ikame ettiğibilimsel olarak ortaya konulmuş bir olgudur.

Bugünkü pandemiksüreçte başta ABD olmak üzere ileri kapitalist ülkeler, teltel dökülürken, ekonomik olarak onlara göre çok sınırlı imkânlara sahip olan Türkiye’nin dinamizmi; bu ülkede devlet aklının ve onun mücadele araçlarına sahip olmasının eseridir. Devlet bankaları, sağlık sistemi, kamu kaynaklarının üretim örgütlenmesi, sosyal koruma sistemini ayakta tutan kuruluşlar kısaca ‘sosyal devletin’ işletilmesi Türkiye’nin gücüdür. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi