MENÜ
Ankara 16°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Mesut Bey: Zor zamanda siyaset
Vedat Bilgin
YAZARLAR
2 Kasım 2020 Pazartesi

Mesut Bey: Zor zamanda siyaset

Mesut Bey en büyük siyasi rakibi olan Tansu Çiller Hanımefendi’nin de söylediği gibi zor zamanda ülkeye hizmet etmiş bir başbakandı; mekânı cennet olsun.

ANAP, 12 Eylül döneminin partisidir; Özal, bu süreçte askeri cuntanın bütün yönleriyle toplumsal olan her şeyi ezdiği, tabiri caizse toplumun bütün sivil damarlarını kestiği bir dönemde ortaya çıkmış, ‘tekno-bürokrat’ kimliğinden siyasete geçiş yapma fırsatı bulmuş bir şahsiyettir. Başta ABD olmak üzere sistemin bütün taleplerini yerine getiren cuntanın, militarist rejimi güçlendirip tahkim ettikten sonra, yerini kontrollü bir şekilde seçimle gelen hükümetlere bırakması öngörülmüştü. Olayların Soğuk Savaş dünyasında yaşanmakta olduğu hatırlanırsa, Batı sisteminin ‘ileri karakolu’ olarak gördüğü ülkede seçimlerle işbaşına gelen fakat kontrol altındaki hükümetlerle kendini güven altında olmayı tercih etmesi anlaşılabilir. Militarist düzen, demokrasiyi kontrol altında tutmanın temel şartıdır.

ZOR DÖNEM

O günlerde kimsenin Sovyetler’in çökeceğini düşünmediğini, hatta SSCB Komünist Parti yönetiminin bile bırakınız çökmeyi, 80 öncesi son kongresinde ‘Sovyetler’in sorunlarının kaynağı olarak sosyalizmin miadını doldurmuş olmasından’ söz edilmekte, artık büyük sıçramanın yapılmasından ‘komünizme geçişin’ şartlarının oluştuğundan bahsedilmektedir. Kısaca sorunlar büyümektedir fakat onlar bunu ‘sosyalizmden komünist aşamaya geçilmenin şartlarının olgunlaşması’ olarak değerlendirmektedirler. Bürokratik tahakküm rejimlerinin toplumsal olanı anlamada yaşadığı ‘körlük’ buna denir. Sabah akşam bütün nutuklarda Marksizm’den bahseden adamların Marx’tan anladıklarına bakar mısınız?

İşte böyle bir dönemde Sovyetler’e karşı ‘ileri karakol’ olan ülkede kanlı bir darbe yapan ‘Pentagon’un çocukları’ seçimlere giderken temkinlidirler, Özal’ın da kontrol altına alacakları bir lider olarak seçime girmesine izin verirler fakat Özal oyunbozanlık edecektir. Kontrol altındaki düzene itiraz eder fakat bu kolay değildir. Özal ekonomik ‘toplumsal /güçlerle’ ittifak yaparak durumu değiştirip piyasa ekonomisi üzerinden kapitalizmin merkeziyle yeni bir ilişki kurulabileceğini düşünür. Oysa Batı açısından sorun, Türkiye’nin kapitalizmi değil, militarizm üzerinden kurulan ‘tam bağımlılığıdır’.

ZAYIF KURUM

Mesut Bey bunu kavramış bir siyasetçidir, apoletleri anlatmak için kullandığı ‘işaret dilini’ hatırlar mısınız? O kurulu düzende Meclis’in açık kalabilmesinin, yani seçimlerle Meclis’e gelen siyasetçilerin siyaset yapmalarının şartlarının ancak militarist kurumsal yapının içinde mümkün olduğunu 28 Şubat ortamında görmek zorunda kalmıştı, siyasal olarak zayıf konumdaydı. O zamanki en büyük talihsizlik, Türk ‘merkez sağ partilerinin ANAP-DYP’ olarak ikiye bölünmüşlüğüdür.

MGK’nın, bırakınız seçilmiş hükümetleri, Meclis’i bile yok saydığı, tehdit ettiği, cuntalar üzerinden medya başta olmak üzere bütün kamuoyunu güdümlü hale getiren operasyonlar yaptığı bu zor dönemin siyasetçisi olmak kolay bir iş değildi. Mesut Bey çok büyük bir acıyı, evlat acısını yaşadı; sanırım ülkesindeki değişimi görmek, militarizmin tasfiyesine tanıklık etmek ise onun açısından güzel bir duygu olmuştur. Allah rahmet etsin.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi