MENÜ
Ankara 26°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kültür sorunu...
Markar Esayan
YAZARLAR
9 Temmuz 2018 Pazartesi

Kültür sorunu...

Kültür, belirli konularda kapsamlı bilgi sahibi olmak demek değildir. Kültür, tüm yapıp etmelerimizi içeren, hayatın her alanındaki görüntü, alışkanlık ve yaşam tarzlarını oluşturan çok katmanlı bir habitatı ifade eder. Kültür kendi olağanlığında oluşur ve dönüşürken, modern zamanlarda ideolojilerin ortaya çıkması ile bir mühendislik alanı haline gelmiştir. Hatta sömürgeciliğin önemli koçbaşı olmuştur. Uygarlık bayraktarlığını ele alan Batı, öncesinden farklı bir şekilde kendi yaşam biçimlerini orduları ve teknolojisiyle birlikte tektipleşme yolunda seferber etmiştir.

Mesela, bizlere bir barbar olarak tanıtılan Cengiz Han, küreselleşmenin öncüllerinden birisidir. Cengiz Han, fethettiği yerlerdeki sanat eserlerini, kültür insanlarını kendi öz topraklarına taşıyordu. Böylelikle kültürün etkileşimini sağlıyordu. O Doğulu bir premodern olarak, kültürü bir fetih aracı olarak değil, içeri ve dışarı hareket eden çift kanallı bir yol olarak algılamıştı.

Batı bu düzeni köklü şekilde değiştirdi. Kültür, iktidarın ayrılmaz bir bileşeni haline geldi. Tavsiyem, tarihteki oluşları iyi/kötü olarak sınıflandırmaktan ziyade, yaşananı anlamaya yoğunlaşmaktır.

Şimdi, tüm dünyada Batı kültürünün hakim olduğu, daha donuk bir görüntü arzıendam etmektedir. Amazon ormanlarının derinliklerindeki bir yerlinin üzerinde Nike tişörtünü gördüğünüzde boğazınıza bir şeyler düğümlenir.

Sorun burada Batı kültürünün kalitesi, özellikleri değildir. Zaten en güçlü ordular dahi değersiz olanı silah zoruyla değerli kılamaz. Batı kültürü de değerlidir. Mesele, o kültürün tüm dünyaya en üstün ve tek yaşam biçimi olarak dayatılırken, diğer otantik kültürleri bir karadelik gibi yutmasındadır. Biz de Osmanlı Batıcılaşması ile bu fethe uğradık. Bilim insanlarımız, sanatçılarımız, siyasetimiz, hayata dair her alanımız bu şekilde bir dönüşümden geçti. Batıcılarımız sürekli Batı’ya öykündü ve onu taklit etti. İyi işler çıkaranlar da oldu. Öte taraftan, Batıcılaşmaya kuşkuyla bakanlar ya köşelerine çekildiler ya da eskinin ihyası işine verdiler kendilerini. Ancak Kemalist kültür ve alfabe devrimiyle eskinin toplumsallaşması mümkün olmayacaktı.

Şimdi hepimiz ülkede bir kültürel zayıflığın etkilerini tespit ediyoruz. Mimariden hoşnut değiliz. Türkçeyi iyi kullanabildiğimiz şüpheli. Çok roman var ama ancak Batı’ya öykünen, Batı’nın yüksekliğinin altını çizenler ses getirebiliyor. Yeniye dair belirtiler zayıf. Batı kültürel bir kabızlığa girdiği için, bizim Batıcılar esin kaynaklarından mahrum kaldılar. Muhafazakarlar boşluğu doldurabilmiş, yardıma yetişebilmiş değil. Dolayısıyla kültürel hegemonya hâlâ Batıcıların elinde. Can çekişiyor olsa da…

Oysa, ideolojilerin çöküşüyle bir çatlak oluşmuş durumda. Ancak bu çatlaktan kültür mühendisliği veya ihyacılıkla da çıkılamaz. Çünkü kültür patron kabul etmez ve ancak özgür, kozmopolit, etkileşime açık ortamlarda yeşerebilir.

Hasılı, kültürün doğup yeşerebileceği münbit bir atmosferi sağlamak temel koşul olacaktır. Orta sınıfların gelişmesi, refah artışı, sermaye artığının ortaya çıkışı, özgürlük alanlarının genişlemesi, komplekslerden kurtulmak, kozmopolit etkileşimin artması bu koşullardan birkaçı. Bu alanlarda da eskisinden çok daha iyi durumdayız.

Sanırım, bu dönem bu konulara daha çok eğileceğiz. Çünkü ihtiyaç kendisini dayatır.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi