TUSAŞ'a yapılan menfur saldırı, bazı gerçekleri acı bir şekilde gözümüze soktu. Yazacağım şey belki size sert gelecek ama artık şu gerçeği görmemiz gerekiyor: PKK için Abdullah Öcalan'ın hiçbir hükmü kalmamış durumda.
Evet, yanlış duymadınız.
"Önder Apo" diye bas bas bağırıyorlar ya...
Hani sürekli posterlerini taşıyorlar ya...
İşte bunların hepsi göstermelik.
Gerçek şu ki: PKK çoktan "Apo'nun PKK'sı" olmaktan çıktı. Örgüt, emperyalist güçlerin -özellikle de ABD'nin- kuklası haline geldi. Masa başında verilen emirlerle hareket eden, ağababalarının her dediğini yapan bir yapıya dönüştü.
Bu durumda...
İmralı'dan gelecek "silah bırakın" çağrısının bir anlamı var mı?
Öcalan'ın söyleyeceği sözlerin örgüt üzerinde etkisi olur mu?
Hayır, olmaz!
İşte Devlet Bahçeli'nin son çıkışını bu gözle okumak lazım. MHP lideri, siyasi hayatının belki de en riskli hamlesini yaptı. İyi niyetli bir hamleydi, evet. Ülkenin etrafındaki ateş çemberini görerek, içerideki sorunları çözme gayretiydi, doğru.
Ama...
Nafile bir çabaydı.
Gereksiz bir riskti.
TBMM'ye çağırmak ise tam bir politik hataydı.
Nitekim PKK'nın anında verdiği tepki de bunu gösterdi.
Velhasıl...
Bundan sonra çok daha dikkatli bir dil kullanmak şart. Ve artık şunu kabul etmeliyiz: PKK'yı "Apo'nun yönlendirebileceği bir örgüt" olarak görmek, gerçeklerden kopuk bir yaklaşım. Öcalan artık sadece bir isim, bir sembol, örgütün vitrininde kullandığı bir aparattan başka bir şey değil.
Bu acı gerçeği görmezsek, terörle mücadelede doğru stratejiler geliştiremeyiz!