Irkçılık böyle bir hastalıktır…

Her şey Mesut Özil’in İngiltere’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etmesi ve bunun fotoğraf karelerine yansımasıyla başladı. Bundan sonra Özil ciddi bir ırkçılığın hedefi haline geldi. Alman Futbol Federasyonu dahil, birçok kesimden bu ırkçı yaklaşımlar katlanarak büyüdü. Alman Milli Takımı’nın dünya şampiyonasından beklenmedik şekilde elenmesiyle, iş çığırından çıktı. Almanya’nın Erdoğan yüzünden elendiği dahi söylendi. Irkçılık böyle bir hastalıktır. İnsanın beynini yer, kemirir, bitirir.

Bu haksızlığa Mesut Özil “Kazanınca Alman, kaybedince göçmen oluyorum” diyerek tepki gösterdi ve milli takımdan ayrıldı. Almanya’da siyaset ve kamuoyu ikiye bölündü. Bir kısmı Özil’e ırkçılık ve haksızlık yapıldığını ifade ederken, diğerleri yukarıda özetlediğimiz tutumlarını sürdürüyorlar.

Ama bu durum birkaç Alman politikacının –takdir etmekle birlikte- sağduyulu açıklamasıyla geçiştirilmemeli. Çünkü mesele ne Erdoğan ne de Özil’dir. Avrupa merkez siyaseti demokrasi değerlerinden taviz verdikçe, ırkçılığın yükseldiğine tanık oldu. Mülteci kriziyle ötekine karşı Avrupa’nın hâlâ çok kapalı olduğu, 2. Dünya Savaşı’nın neden ve sonuçlarıyla (sömürgecilik/Nazizm) yeteri kadar yüzleşmediği ortaya çıktı. Avrupa merkez siyasetçileri, cesur davranmak yerine Erdoğan/Türkiye düşmanlığıyla popülizme savruldular ve kamuoylarını da bu yönde etkilediler. Dolayısıyla en büyük sorumluluk onlarındır.

Umarım Özil’in onlara verdiği bu fırsatı bu sorunla yüzleşmek adına iyi kullanırlar.

Komşu da
içimiz de yanıyor…

Komşumuz Yunanistan’daki feci yangın içimizi dağladı. Başkent Atina yakınlarında evvelki gün başlayan orman yangınlarında hayatını kaybedenlerin sayısı dün itibarıyla 79 idi. Kayıp sayısının yüksek olması endişeleri arttıran diğer bir neden. Bir bölgenin tamamen haritadan silindiği bildiriliyor. İnsanlar yangından kaçarlarken arabalarında çoluk çocuk ölüme yakalandılar. Ya da denize açılanlardan boğulanlar söz konusu. Gerçekten feci bir durum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu hiç gecikmeden Başbakan Çipras’ı aradılar. Tüm imkânlarımızla yardıma hazır olduğumuzu bildirdiler.

Sosyal medyada özellikle FETÖ’cü hesapların provokasyonlarına veya kendisini bilmez bir avuç kişinin nefret söylemlerine karşı da uyanık olmak lazım. Bunlar Türkiye’yi ve bizim insanımızı temsil etmiyorlar, edemezler de. Türkiye güney komşusundan üç milyondan fazla talihsiz insana kucak açan, ekmeğini paylaşan, dünyada GSMH’sine göre en fazla insani yardım yapan ülkedir. İnsanımız vicdanı, yardımseverliği, misafirperverliği ile ünlüdür. Biz sıkıntıya düşen insanların yardımına koşmak için ırk, mezhep, inanç birliği aramaz, insanın değerine inanırız. Hangi kılıfla olursa olsun bu üzücü olayları fırsat bilenleri topluca mahkûm etmeliyiz.