Aziz milletim!
Bir asırdır dillerden düşmeyen, kimi zaman göklere çıkarılan, kimi zaman yerin dibine batırılan bir ismin etrafında dolanıp duruyoruz. Gazi Mustafa Kemal... Bu isim, kimilerine göre bir kurtuluş meşalesi, kimilerine göre ise -hâşâ- din düşmanı!
Ey gafiller! Ey hakikati tersyüz edenler! Siz ki, bir büyük kumandanın ruhunu anlamaktan âciz, onun dehasını kavramaktan uzak, içinizdeki ukdeleri ona yükleyip duruyorsunuz!
Bakın size bir gerçeği haykırayım: Gazi, İslam'ı en saf, en temiz, en berrak haliyle yaşamak isteyendi. O, dini siyasetin paslı çarklarına kurban etmek istemedi. Vicdanların mahremiyetinde yaşanmasını istedi imanın... Devletin tepesinde değil, gönüllerin derinliğinde olsun istedi kutsal olan...
Ne hazindir ki, bazı çevreler, bu ulvî düşünceyi anlayamadılar. Anlamak da istemediler! Onlar ki, her devirde dini kendilerine kalkan edinip, mukaddesatı istismar ettiler.
Soruyorum size: Hangi din düşmanı Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurar? Hangi "dinsiz" İmam Hatip mekteplerinin açılmasına önayak olur?
Ey aziz milletim! Gazi'nin yaptığı, İslam'ı hurafelerden arındırmak, bidatlerden temizlemek, Asr-ı Saadet'teki saflığına kavuşturmaktı. Tıpkı büyük mütefekkirlerin söylediği gibi, Kur'an'ı hayatın içine yerleştirmekti gayesi...
Gazi'yi anlamayanlar, onu anlamak istemeyenler, tarih önünde hesap vereceklerdir. Zira o, bu milletin hem maddî, hem manevî kurtuluşunun mimarıydı.
Son sözüm şudur: Ya Gazi'yi gerçekten anlayacağız, ya da bu yanlış anlayışların girdabında boğulup gideceğiz. Tercih sizin, karar sizin!