MENÜ
Ankara 26°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
 Efkâr ve Herzeler
Metin BOŞNAK
YAZARLAR
13 Eylül 2013 Cuma

Efkâr ve Herzeler

 

Efkâr hem ”fikirler” demektir hem hüznü ifade eder.  
İstikrar aramadıkça her söz ve eylem kendi içinde doğrudur.
İstikrar farklı zaman ve mekân içinde omurgayı kıkırdak yapmamaktır.
İstikrar yanlışta kararlı olmak değil, şartlar değişse de doğru bakışı, tavra göre davranmaktır.
"Her canlı ölümü tadacaktır!"
Amenna!
Hayatı tadan ne kadar canlı var, ona da bakmak lazım.
Hasımlar ve hısımlarınız aynı saftaysa bir yanlışlık var demektir.  
Her daim sıladayız; doğuştan ölene dek.
Her Sezar'ın bir Brütüs'ü var; her İsa'nın bir İskariot'u.
Dostun uzakta dursun; düşmanı al yanına!  
"İnsan sermayesi" ifadesi, insanı sermaye olarak gören bir vahşi kapitalizm ifadesidir.  
Abdülhamit İngilizi dinler, tersini yapardı Ruslar da yakın zamana kadar öyle yapıyordu.
Merkez Bankalarını milli sanıyoruz; ama onlar genelde "Merkeze" bağlılar.  
Tarihi gerçekten tartışabilseydik, "tarihsel" filmleri sadece izlerdik.  
Berlin Duvarının yıkılması karşılığında Gazze duvarını yaptılar.
Duvar, duvar, duvar...  
Ortadoğu, Fransız aksanıyla ile Arapça; İbrani aksanıyla İngiliz'ce konuşulan yerdir.  
Belki de iktidar aslında teslim olunca gelendir.  
"Çin'in ipeği ve yumuşak sözleri"  her zaman olmuştur.  
"Gezi'ci kütüphane" ler devrede yine.  
Evin farklı odaları, varlık alanlarımızı anlatır.
Bizde kadın "anne" olunca kadın olacaktır.
Gerisinde ya melek ya şeytan!    
"Hatun" kadın oldu; sonrasında baylaştık, bayanlaştık.
Bayağılaşma baylarımızda daha fazladır.
Kaldırımları yine anlamadık, zahir!
Mühendisler genelde erkektir.
O nedenle toplum mühendisiği evvela kadınlar üzerinden işliyor.  
Neden hep "Cumhuriyet kadınları" var da "Cumhuriyet erkekleri" yok?
Cumhuriyet onları yetiştirmedi mi?   ,  
Kendi yapmadıkları saçmalıklara sırf kabilesine, kışlasında aitlikten dolayı sahip çıkan ülke insanımız! Gerçek belki dışardadır!  ,  
"Kışlalar doldu bugün, doldu boşaldı bugün!"  
Laiklik tanımıyla uğraştık olmadı, hadi biraz da din nedir onu konuşalım!
Olmaz mı?  ,  
Bize ait olmayan zırhları çekince geriye ne kalırsa, biz oyuz!  
Türkiye'de hemşehricilik bir tür ırkçılık boyutundadır.
Nasıl da masum görünür!  
"Mutfak!" deyince doğrudan kendi cephesinde savaş yapmak demektir.
"Benim adım Kemal!" deyince, kemâl peşinde olduğu anlamına gelmez.
İçerdeki husumetler dışarda ittifaka dönüştürmek istiyorlar  ,  
Sırrı sökünce aynadan, camdan sadece ötesini görmeye başlarız.
Esrarlı bir uyku olur sonrası.  
İç siyasette Mehmet Akif iyi gidiyor da, dışarda Machiavelli hakimiyeti var.
Kutsallarımız ile ile put'sallarımız arasında ne güzel de nefret ederiz!  
“Demokrasiden” uzaklaştıkça daha rahat düşünmek, belki daha hür düşünmek mümkündür.
Hikmetlerimiz de olmasa bir şeyden anlamaz olacağız.
Anlam veremediğimiz her şeyde bir hikmet vardır.  
Cameron'un ikna edemediği İngiliz vekilleri petrol şirketleri ikna etti.
Demokrasi işareti değil bu olanlar, petrokrasidir bu!  
Biz Lâ demeyi henüz öğrenirken, bunca ilâh nasıl çıktı ortaya?  
Örnek aldıklarımızla mı ortaya çıksak, yoksa kendimiz olarak mı?
Örneklerimiz bize zırh mı, rehber mi acaba?
Ayrıntı dediğimiz şey Çin'de yaşayan herkesi aynı görmemek gibi bir şey aslında.  
Hep Şeytanı ayrıntılarda arayanlar; aslında Allah'ın da ayrıntılarda olduğunu unutmuyorlar mı?
Liberallerin Brüksel sorunu yok, ama Suudlar Hac konusunda acayip kota uyguluyor.  
Hani, Osmanlı'nın zımmilere reva görmediği şeyleri farklı Müslümanlara müstehak gören bir algının İslami olması düşünülemez.
Geldiğimiz nokta da bizim kabileden, bizim kitleden ötesini, aslında "küfür" kategorisine koyduğumuz aşikardır.
Üç dinde de komşunun büyük hatırı vardır.
Ve hiç birinde komşunun aynı dinden olması gereği yokken, o da değişmiştir.  
Yahudiler kitaplarını ihtiyaçlarına binaen değiştirdiler.
Müslümanların kitapları bozulmadan kaldı.
Ancak tevil, metni yorumlayarak yeniden yazar.  
İnancın siyasetle ilişkisi dinin haram-helallerini de siyasi kazanım için tahtifata yol açmaktadır.
"Gıybet" mesela dini değil, siyasi olur!  
İnancın siyasetle dansı, haramları helal, helalleri haram kılarak bizzat inanca zarar verecektir.
Tefsir te'vile dönüşerek haramı yine yazar!  
Siyaseti uçmak, dini de tartışılmaz mahfillere kaçmak için kullanırsak, zaten hem siyaset hem de din adına zulüm olacaktır.
Siyasetin dinden, dinin siyasetten uzak olması İkisini de daha temiz, daha şeffaf, daha samimi kılacaktır.
Akşam Sabah hükümette; Hürriyet, Milliyet, Vatan Doğan'da Yeni Şafak ne zaman doğacak?  
Üçüncü Richard’dan bir siyasi çıkarım: ülke içinde sıkıntı olursa, onu halletmenin yolu bir başka ülkeye savaş açmaktır.
Brütüs Sezar'ı babası kadar severdi.
O nedenle son darbe ondan geldi.
Brütüs dersaneye gitmemişti.  
Varız, var sandığımızdan.
Belki başka çaremiz yok!    
Akif Beki'ye rahmet okutmak isterseniz, bütün yolların Roma'dan geçtiğini hatırlatmak lazım.
Müslüman Roma'da gladyatör olacak mıydı?  
Dünya zaten dersane, okula çevirmek lazım!
Evren kitabını okumak, evreni okul görmekle mümkündür.
“Oku!”dan başlar okul, son icazete kadar devam eder.  
Hayatı ciddi almayınca, ölümün de ciddiye alınır tarafı kalmaz.  
Vergi toplamada sıkıntı varsa, zekatı devlet eliyle toplamakta yarar var.
Teneşir tahtasına yazılırız tebeşirle.
Din’leriniz biraz, yorgunluk atmak için dünyadayız.
Hayatımız, alnımıza yazılanı okumakla geçer.
Yazar, yazılır sonra yazgıda karar kılarız.
Birisi de demiş ki "Allah'ın rızası, kulların rızasınca olur!" Aklım karıştı.  
Türkiye'nin halleri "what can you do sometimes?"    
Hani çok bir menfaatçiyiz “Allah rızası” olmasa, neler yapmazdık!    
Cesur Yeni Dünya’da yaşıyoruz.
Sanki bir yerlerde takıldık; Alfalardan sonra Betalara geçme sıkıntısı oldu.  
Kâbe'ye giden çoktur, ama Hacı olmak lazım.
Şeytan taşlamaktan maksat nefsi taşlamaktır.  
Zihnin iğdiş edilmesi, aslında bedenin iğdiş edilmesinden daha zalimcedir.
Ve bunu Türk-İslam âlemi fazlasıyla yaşadı.  
Cesur Yeni Dünya'dan beri, İslam âleminin cesareti kalmadı.
Tac Mahâl'de iki insan beraber yatıyor ve hala yaşıyorlar.  
Şubat deyince aklıma ilk gelen tanklar, küfeler, terlemeler ve şehit Muhsin Yazıcıoğlu geliyor.
Hâlâ üşüyoruz, hâlâ!    
Türkler ve Boşnaklar arasında çok ortak nokta var.
Onlardan biri de hasım olarak kendi hısımlarını görmeleridir.
Kızıl Elma ülkeden ülkeye değişir.
Bildiğimiz ilk büyük kıtalar arası sefer Büyük İskender’le Batı’dan Doğu’ya oldu.
Sonra Atilla Doğu’dan Batı’ya geldi, Roma’ya kadar zaptetti.
Sonra Türklerin Batı’ya göçleri başladı, asırlar sürdü.
Cengiz Han ile Doğu’dan Batı’ya bir büyük sefer daha oldu.
Osmanlı’nın yönelimi Batı’ya oldu, ama Afrika’da da devam etti.
Deniz yoluyla Britanya kıtalar arasında asırlarca sürecek bir seferi başlattı.
Ve o sefer devam etti, Amerika’yla, bu sefer hem deniz hem hava yoluyla.
Sömürü ile sefer arasındaki farkı ülkelerin dillerinde görmek mümkündür.
Kızıl Elma artık Batı'da olmayacak.
Orta Doğu'dan başlayıp Orta Asya ve Uzak Doğu'da olacak.
AB ve ABD arasındaki ittifaklar zamanla derinleşecektir.
Çin Afrika’yla yetinmiyor, Ortadoğu’da da var olmak istiyor.
Türkiye’den banka, Yunanistan’dan banka ve liman satın almak istemesi bundan.
Renklere ve denklere göre değil, gücü gücü yetene bir dünya önümüzde!
 
2040’larda Çin dünyada birinci ekonomik güç; Türkiye altıncı büyük ekonomik güç olacak.
Bunun anlamını okumak lazım.
Titremek, kendimize dönmek zamanıdır!    
Miliyetçiliklerimiz gariplikten çıkarak aktif ve yararlı hal almalı.
O da her kelamda milletten bahsetmekle değil, millet için milletçe bakmakla olası.    
Aklımızın heyecanlarımıza gem vurması tarihe dönmemizi sağlayacaktır.
Budistlerin Müslüman Uygurlara yaptığı zulümleri önce kalbimize, sonra yüreğimize yazmak...
Ancak Çin ile İslam dünyasının, özellikle Türkiye’nin arasını açmakta kullanılmasına izin vermemek lazım.
Bu hatayı daha önce Sovyetlerde yaptık.
Aynısını tekrar etmek hem Çin hem Çin’in Batı’daki rakiplerine yarayacaktır.
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi