Televizyon ekranlarında son dönemde yaşanan rezalet, toplumumuzun temel değerlerini hiçe sayan bir boyuta ulaşmıştır. Sözde "reality show" adı altında sergilenen bu utanç verici yapımlar, aile kurumumuza ve toplumsal ahlakımıza açıkça saldırı niteliğindedir.
Düşünün ki, bir adam güya kaçan karısını ararken yanında sevgilisiyle dolaşıyor. Böyle bir senaryonun gerçek hayatta yaşanma ihtimali neredeyse sıfırdır. Bu açıkça kurgulanmış, toplumu manipüle etmeye yönelik bir sahtekarlıktır.
Peki, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) nerede? Bu kurumun görevi tam da bu tür ahlaksız yayınların önüne geçmek değil midir? Ne yazık ki RTÜK, elindeki yetkilerle bu rezalete dur diyemiyor gibi görünüyor.
Öyleyse daha sert önlemler almanın zamanı gelmiştir. Bu tür programları yapanlar, yönetenler ve yayınlayanlar hakkında ağır hapis cezaları getirilmelidir. Kameraman'ından genel yayın yönetmenine kadar herkes, bu suça ortak olmaktan korkmalıdır.
Binlerce yıllık aile geleneğimizi, örf ve adetlerimizi dinamitleyen bu yayınlara karşı sessiz kalamayız. Reyting uğruna toplumsal değerlerimizi ayaklar altına alan bu zihniyete dur demeliyiz.
Bu programları yapanlar şunu iyi bilsin: Toplumumuzun ahlakını bozmak, aile yapımızı sarsmak suçtur ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Yalan ve abartıyla dolu bu sözde "gerçeklik" gösterilerinin arkasındaki herkes, hapis cezasıyla yüzleşmeye hazır olsun.
RTÜK'ü göreve çağırıyoruz: Ya bu rezalete son verin ya da daha etkili bir denetleme mekanizması için yeni yasal düzenlemelere gidilsin. Toplumumuzun geleceği için bu şarttır.
Televizyon kanalı sahipleri de unutmasın: Reyting uğruna toplumsal değerlerimizi hiçe sayarsanız, bunun bedelini ağır ödersiniz. Ya adam gibi yayın yapın ya da ekranları terk edin!
Sonuç olarak, bu ahlaksız yayınlara karşı topyekûn bir mücadele başlatmalıyız. Değerlerimizi korumak için gerekirse en sert önlemleri almaktan çekinmeyelim. Yarınlarımız, çocuklarımız ve toplumsal bütünlüğümüz için buna mecburuz!