Bugün size öyle bir şey anlatacağım ki, eminim çoğunuz "Yahu, bu da nereden çıktı şimdi?" diyeceksiniz. Ama durun, acele etmeyin. Dinleyin önce.
Fethi Gemuhluoğlu diye bir bilge var. Ne demiş biliyor musunuz?
"Kızım, çocuklara 'Düşersin' deme; 'Düşmeyesin' de, tecelli eder."
E peki, nedir bunun hikmeti? Sâdettin Ökten hocamız açıklıyor:
"Büyüdükleri zaman da 'Şuraya gidersin, şöyle yaparsın' deme, tecelli eder. Neden? Çünkü sözün canı vardır."
Şimdi size soruyorum:
- Hiç düşündünüz mü, kullandığımız kelimelerin gücünü?
- Peki ya çocuklarımıza söylediklerimizin onların hayatını nasıl şekillendirdiğini?
- Ya kendi kendimize tekrar edip durduğumuz cümlelerin, hayatımızı nasıl yönlendirdiğini?
Gelin, biraz felsefe yapalım.
Düşünsenize, her söylediğimiz söz bir tohum gibi. Ağzımızdan çıkıyor, havada süzülüyor ve sonra... pat! Bir yerlere düşüp filizleniyor.
"Aman canım, laf işte!" demeyin.
Bakın ne diyor ustalar: Sözün canı varmış. Yani bizim o havaya savurduğumuz kelimeler, cümleler... Hepsi canlıymış meğer!
E peki, ne yapacağız?
Dilimize dikkat edeceğiz, azizim!
- Çocuğumuza "Sakın düşme!" diyeceğimize, "Güvenle yürü!" diyeceğiz.
- "Başaramazsın" yerine "Elinden gelenin en iyisini yap" diyeceğiz.
- "Kötü şeyler olacak" diye söylenmek yerine "Her şey güzel olacak" diyeceğiz.
Ama en önemlisi, kendimize ne dediğimize dikkat edeceğiz.
Çünkü sevgili okurlarım, sözlerimiz sadece başkalarını değil, en çok da kendimizi etkiliyor.
Şimdi size son bir sorum var:
Yarından itibaren, dilinize daha çok dikkat edecek misiniz? Yoksa "Boş ver ya, ne fark eder?" mi diyeceksiniz?
Seçim sizin. Ama unutmayın: Sözün canı var!
Ve kim bilir, belki de şu anda okuduğunuz bu yazı bile, hayatınızda yeni bir sayfa açmanıza vesile olacak.
Ne dersiniz, olur mu dersiniz?