MENÜ
Ankara 25°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
RIZK
Ahmed F. YÜKSEL
YAZARLAR
22 Ağustos 2012 Çarşamba

RIZK

Rızk kelimesi, lügat manası itibariyle ‘Allah’ın herkese kısmet ettiği nimet’ anlamına geliyor. Kuranı Kerim’de, bu konuda şu ifadeler geçer:

“Gökleri ve yeri yaratan, gökten suyu indirip onunla rızk olarak size her türlü meyveler çıkaran, izniyle denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri de size akıtan, ancak Allah’tır. Âdetleri üzerinde seyreden güneşi ve ayı size faydalı kılan, geceyi ve gündüzü istifadenize veren yine Allah’tır. O, size istediğiniz her şeyden verdi. Eğer Allah’ın nimetini sayacak olursanız sayamazsınız. Doğrusu, insan çok zalim ve nankördür.”

Rızkın maddi ve manevi olan yanları var.

Önce şunu belirtelim: Bu olgunun ana rahminde yüz yirminci günde belirlendiğini/sabitleştiğini biliyoruz. İşte bu Rızk ne bir gram artar ne de bir gram eksilir. Maddi olan yanı dünya nimetlerinden istifade edilecek ölçü ile, mana tarafı ise beyinde mevcut olan ve 100 sayısında somutlaşan İlâhi isimlerin kaç tanesinin kuvveden fiile çıkarılacağı ile alakalı.

Örneğin, bir insan belki çok zengin olabilir, oysa bu isimlerin manalarını kuvveden fiile çıkartmak durumunda bir hayli fakirdir. Bir başkası dünya fakiri, ama kuvveden çıkarttıkları sayısal olarak çok fazla olup mana zenginidir. Anlayacağınız gibi, bu kişi İlâhi isimlerle tahakkuk eder bir haldedir. Bir başkası da hem dünyaya hem de manaya açılan performansa sahip bulunmaktadır. Bir diğeri ise ne dünyadan ne de manadan nasibini almıştır. Onun için takdir edileni budur.

Rızkın eşit dilimlerle dağılmasını talep edenler, akıllarına şu soruyu getirebilirler:

Rızkı veren Allah olduğuna göre, niye bunu adil bir şekilde dağıtmıyor? Servetinin miktarını hesap etmekte olan insanların yanı sıra dünya üzerinde açlıktan yaşam savaşı veren insanların günahı ne?’

Bu ve benzer soruların cevaplarını yukarıda verdiğimizi söylemek isterim. Unutulmaması gereken husus, Allah’ın takdiri eşit ölçülerle değil, dileme ile oluşmaktadır. Bu, O’nun doğrudan Adl ismi ile alakalıdır.

Rızk hususunda farklı bir teori de şu: Allah, var ettiği her birimin rızkını veriyor, şu halde benim rızkımı da ayağıma kadar gönderir.

Çoğu kimsenin yanlış gördüğü bu tez, bence doğrudur.

Ama, mademki Allah var ettiği her birimin rızkını veriyor, şu halde benim rızkımı da ayağıma kadar gönderir tezi bir başka perspektiften bakıldığında yanlıştır. Şayet ‘O’ bir rızkı sana vermeyi dilemişse nerede olursan ol, sen bu rızkı elde edebilmek için her türlü yolculuğu, meşakkati göze alır, ona kavuşursun. Bir diğer anlatımla KAVUŞTURULURsun. Ona ulaşmanın bir başka sebebi de farkında olmadan rızk’ın etrafında dolaşmandır. Bir ziyaret’te size ikram edilen bir kahve, bir bardak su, dostluk pekişmesinde Rızk sessizce görevini yerine getirir.

Aslında Cenabı Hak, yarattığı herkesin rızkını ayağına gönderiyor. Ama biz bunu fark edemiyor ve çalışarak kazandığımızı düşünüyoruz. Dünya hikmet yurdu olduğu için rızkın elde edilmesi birtakım koşuşturmacalarla, vesilelerle insana ulaşıyor. Nitekim, Kuran-ı Kerim’de bu husus açık ve net bir biçimde şöyle ifade ediliyor: “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur” (Necm 53/39).

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi