MENÜ
Ankara 27°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Müslüman toplumlar neden geri kalmıştı!
Vedat Bilgin
YAZARLAR
9 Temmuz 2018 Pazartesi

Müslüman toplumlar neden geri kalmıştı!

Doğu toplumları ya da İslam dünyasının Batı karşısında geri kalması meselesi çok tartışılmış bir konudur. Uzun zamanlar boyunca Batı açısından, Doğu denilince Müslüman toplumlar; son bin yılda da yani Anadolu’nun fethinden sonra da Türkiye anlaşılmıştır. Batı toplumlarının yükselişi karşısında bilimde, sanatta, düşüncede, ekonomide yenilik yaratamadıkları için 18.yüzyıldan itibaren Osmanlıların göreli olarak gerilemesiyle başlayan süreç, sadece Müslüman toplumların değil Hint’ten Çin’e kadar bir coğrafyanın kaderinin değişmesine yol açmıştır.

Burada ilk kaydedilmesi gereken husus; Batı’nın yükselişi karşısında zamanla geri kalmış konuma düşenlerin sadece Müslümanlar olmadığı, Hinduizm, Budizm gibi kitlesel olarak büyük toplulukların inandığı dinlerin hüküm sürdüğü ülkelerin de benzer bir geri kalmışlık durumu yaşamış olduklarıdır. Bu hususun altını çizmem sebepsiz değildir. Toplumsal gelişme denilen olayın tarihsel, konjonktürel, zihniyet yapısı gibi çok değişkenli ve çok boyutlu yapısal sebeplerinin olduğunu fark etmeden açıklanmaya kalkılması ciddi bir bilimsel yöntem sorunudur ki bizzat kendisi azgelişmiş bir zihniyeti yansıtmaktadır.

BİLİM VE DİN

Oryantalist tezlerle bir dönem Türkiye’de yaygın bir biçimde öne sürülen, bilimsel olarak bir değeri olmadığı defalarca yerli ve yabancı bilim adamları tarafından ortaya konulmuş olmasına rağmen zaman zaman hâlâ dile getirilen ‘Din yani İslamiyet bizi geri bıraktı’ tezinin anlamsızlığı bugün daha iyi görülebilir. Çin, Hindistan, Japonya, Kore ve birçok ülke farklı dinlere sahip oldukları halde Batı karşısında bir dönem geri kalmışlardır. O halde ‘din’ ya da ‘dinsel inançlar’ tek başına bir toplumsal olayı açıklayacak faktör değildir; bugün bu ülkelerin birçoğu geri kalmışlık zincirini çoktan kırmışlarsa herhalde ‘din değiştirdikleri’ için bunu yapmış değillerdir!

Fuat Sezgin hocanın Hakk’a yürümesiyle birlikte bu sorunun yeniden gündeme gelmesi tesadüf değildir. Prof.Dr. Fuat Sezgin hayatı boyunca Müslüman toplumların bilimsel gelişmeye yaptığı katkıları ortaya koymakla kalmamış, Müslüman bilim adamlarının takip ettikleri bilimsel yöntemi araştırarak bu yöntem sayesinde oluşturdukları teorileri ve bu teorilere dayanarak gerçekleştirdikleri bilimsel keşifleri araştırmış, hayatını bunlara vakfetmiş bir âlimdir.

Hocanın İslam coğrafyasında bilimsel yöntem, teori araştırmalarının yanı sıra ortaya çıkardığı diğer önemli bir eser ise doğrudan doğruya İslam dünyasında bilimsel çalışmalarda kullanılan tekniklerin ve onların uygulanmasında yararlanılan araçların bire bir örneğini bilimsel çalışmalardan kalkarak yapması ve bunlardan müteşekkil bir müze kurmasıdır. Hoca, bilim tarihi açısından önemli olan Müslüman bilim adamlarının yaptıkları buluşları hangi araçlarla gerçekleştirmişlerse, zamanımızda bu araçları kurgulayıp ortaya çıkararak, bir nevi deneysel olarak yapılanları test etme imkânı ortaya koymuştur.

NEREDEN NEREYE!

Bilim tarihi içinde Müslüman bilim adamlarının katkılarının astronomiden, matematiğe, biyoloji, tıp ve mühendislik alanlarına kadar geniş bir alana uzandığını dün Adnan Adıvar, Aydın Sayılı hocalardan bugün Fuat Sezgin hocadan öğrenmek mümkündür fakat şurası unutulmamalıdır ki bilimin gelişmesi süreklilik gösterir.

Bilimsel düşüncenin gelişme çağlarında Çin’den Hindistan’a, eski Grek-Latin coğrafyasına uzanan çizgi İslamiyet’in gelişiyle birlikte Müslüman bilim adamlarıyla farklı bir aşamaya gelmiştir. Hatta Batı’nın bilimsel düşünceyi, muhtelif bilimleri İslam literatürünün Latince tercümelerinden öğrendikleri gibi kendi kültürlerinin temeli olarak kabul ettikleri Grek-Latin birikimini de Müslümanlar sayesinde yeniden anlamlandırmışlardır.

Soru şudur; Batı’yı Ortaçağın karanlığından çıkaracak düzeyde sarsan İslam dünyasının birikiminden 17. yüzyıl sonrası geri kalmışlığa, sömürgeliğe giden süreç nasıl oluşmuştur?

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi