MENÜ
Ankara 20°
Ankara Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Suriye’nin geleceği veya İdlib sorunu nasıl çözülecek?
Vedat Bilgin
YAZARLAR
6 Eylül 2018 Perşembe

Suriye’nin geleceği veya İdlib sorunu nasıl çözülecek?

Suriye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceği sorusunun cevabı büyük ölçüde İdlib sorununun nasıl çözüleceğine bağlı olduğunu görmek için kâhin olmak gerekmez. Bugüne kadar Suriye meselesinde başından itibaren Türkiye’nin etkisiz kılınarak bir başka söyleyişle Batı sisteminin yanında yer alarak durumu kabullenmesini bekleyenler, bu beklentilerinden vazgeçmiş değillerdir.

“Batı’nın yarın Tahran’da yapılacak Türkiye-Rusya-İran görüşmesine bakış açısı, tamamen bu beklenti üzerine kuruludur. Onların, bütün gayretleri Dış İşleri Bakanlığı ve Genelkurmay üzerinden son dakika görüşmeleri hep belli bir stratejinin taktik müdahaleleri durumundadır, maksat değişmemiştir. Bu yüzden Suriye meselesinde Türkiye’nin içinde yer aldığı, bu ülkenin toprak bütünlüğünü esas alan, mutabakat başarısızlığa uğratılmak istenmektedir. Batı sistemi üstelik de bunu Türkiye’yi yapmaya zorladığı bir yanlış üzerinden gerçekleştirmeyi ümit etmektedir.”

MESELE: ORTADOĞU, AKDENİZ

Şunu hemen tespit edelim mutabakat doğru zeminde, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliği üzerinde yani kurulduğu esaslarda başarılı olmak, devam etmek mecburiyetindedir. Bunun devam etmemesinin ‘stratejik kayıp olacağını, hiçbir taktik başarının bu kaybı düzeltme şansının olmadığını’ herkesin iyi anlaması gerekmektedir. Bunun sebebi açıktır, Suriye’den sonra hedefte İran, Irak, Türkiye vardır, Rusya ise tamamen kuşatılıp stratejik önemi olmayan herhangi bir ülke konumuna düşürülecektir.

ABD’nin muhtemelen kendisi için Rusya’ya sunduğu pozisyon Fırat’ın doğusunda bir PKK/PYD terör devleti kurmakla yetinmek olabilir; hatta bunu Kuzey Irak’la birleştirme maksatlarının da olmadığını üstü örtük söyleyebilirler ve arkasından Rusya’nın mevcut rejimle birlikte Suriye’nin kalan kısmında kendi hegemonik konumunu sürdürmesini kabul ettiklerini de söyleyebilirler.

“Unutulmamalıdır ki Batı sistemi, Suriye üzerinde bu operasyonu gerçekleştirirken başından beri stratejik davranmış, Ortadoğu’yu ve Akdeniz’i hâkimiyet alanı haline getirmek, İsrail’in İslam dünyası karşısında güvenliğini teminat altına alacak bir amacı gerçekleştirmek istemiştir. Batı sistemi, mevcut siyasal yapı içinde kendisine bağlı rejim ve yönetim biçimlerinin halk karşısında zaaflarının büyümesi ve bunların demokrasiye açılımının ise bu ülkelerde ‘milliyetçilik ve bağımsızlıkçı’ siyaseti yükselterek kendi açısından istenmeyen bir tablo oluşturacağını öngörmektedir.”

SURİYE’NİN ANAHTARI?

Bu ihtimali ortadan kaldırmak üzere başvurulan yöntem, Ortadoğu’da devletlerin parçalanması en azından parçalı yapılara dönüştürülmesidir.

Burada Türkiye, Batı nazarında ‘kötü bir örnek’ durumundadır; bunca yıllık müttefiklik ilişkilerine (onlar açısından bağımlılık ilişkisi demek lazımdır) rağmen Türkiye’nin bağımsızlıkçı tavrı hem diğer ülkeler için ABD karşısında farklı bir siyaset geliştirme ‘modeli’ oluşturmakta, dahası doğrudan ABD’nin Suriye, İran, Irak siyasetine karşı bir yerde durmakta, karşı bir siyasete dönüşmektedir.

O halde İdlib meselesinde Türkiye ne olursa olsun asla bu gerçeğin değişmeyeceğini görmek durumundadır. Batı’nın Suriye siyaseti Türkiye karşıtıdır, ittifakı bozmaya dönüktür, bu unutulmamalıdır. Rusya ve İran ise, İdlib meselesini bir alan hâkimiyeti konusu haline getirmemek sorumluluğundadırlar.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ankara Gazetesi