Geçen gün bir dostumla sohbet ediyorduk.
Konu döndü dolaştı, son günlerde hepimizin yüreğini burkan o olaya geldi.
Sekiz yaşında bir yavru...
Hem de kendi ailesinden birinin...
Aman Allah'ım, insan düşünmek bile istemiyor.
Dostum dedi ki:
"Yavuz Bey, siz ne düşünüyorsunuz bu mesele hakkında?"
Ben de ona şöyle cevap verdim:
"Azizim, önce şu soruyu soralım kendimize: Bir amca, sekiz yaşındaki yeğenini neden öldürsün?"
Veya bir abi, küçücük kardeşini...
Sebep ne?
Adli tıp raporları ortada. Cinsel istismar yok.
"Peki," dedim, "gayri ahlaki bir ilişkiye şahit olmuş olamaz mı?"
Hayır, öyle bir şey de yok.
E, ne kaldı geriye?
Bir başkasının öldürmüş olması...
Şimdi gelelim işin diğer boyutuna:
Diyelim ki amca öldürdü. Peki sonra ne yapacak?
Yoldan geçen birine mi diyecek, "Al şu parayı, cesedi kaldır"?
Akıl alır gibi değil, değil mi?
O adam da parayı almadan götürüp dereye bırakacak, öyle mi?
Hayatın olağan akışına aykırı.
Peki ne kalıyor geriye?
O yavrunun cesedini alıp dereye koyan adam...
İhtimal ki...
Öldüren de o, kaldıran da o.
Peki ya amcaya dönük bu iddialar?
Bana soracak olursanız, bir taşla iki kuş vurma çabası var gibi.
Hem evlatlarını katlediyorlar, hem de aileyi birbirine düşürmeye çalışıyorlar.
Göreceksiniz, soruşturma bitsin, her şey ortaya çıksın...
İş tam da bu noktaya gelecek.
Son bir not:
Bu tür olaylar karşısında hepimiz üzülüyoruz, öfkeleniyoruz.
Ama unutmayalım: Adalet, sokakta değil mahkeme salonlarında tecelli eder.
Sabırlı olalım, soruşturmanın sonucunu bekleyelim.
Ve en önemlisi: Çocuklarımıza sahip çıkalım.
Onlar bizim geleceğimiz, yarınlarımız...
Onları korumak, hepimizin görevi.