Aydemir, yaptığı açıklamada dijitalleşmenin sunduğu fırsatların yanı sıra, bilinçsiz kullanımın genç nesiller üzerinde derin etkiler bırakabileceğini belirtti.
SOSYAL MEDYA VE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM
Aydemir, sosyal medya platformlarının kamusal tartışma alanı olarak kullanılmasının, demokratik değerlerin erozyonuna yol açabileceğini ifade etti. “Bugün bireyler, algoritmaların yönlendirmesiyle sadece kendi düşüncelerini destekleyen içeriklere maruz kalıyor. Bu durum toplumsal uzlaşıyı zayıflatıyor ve bireyleri yalnızlaştırıyor,” dedi. Aydemir, yankı odaları ve filtre balonları gibi kavramların toplumda kutuplaşmayı artırdığına dikkat çekerek, dijital ortamda bilinçli bir katılımın teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti.
AİLE VE GENÇLER ÜZERİNDEKİ TEHDİTLER
Özellikle genç nesillerin sosyal medyada uzun süreler geçirdiğine işaret eden Aydemir, “Beyin çürümesi olarak adlandırılan bu kavram, gençlerin düşünsel çaba gerektiren içeriklerden uzaklaşmasına ve düşük kaliteli içeriklere bağımlı hale gelmesine neden oluyor. Bu durum, zihinsel sağlık sorunları, özgüven eksikliği ve kimlik karmaşası gibi problemlere zemin hazırlıyor,” dedi.
Ailelerin çocuklarını bu tehlikelerden koruması gerektiğini belirten Aydemir, sosyal medya kullanımında denge sağlanmasının önemine değindi. “Ebeveynler, çocuklarının ekran süresini sınırlandırmalı, birlikte daha fazla zaman geçirmeli ve sosyal medyanın idealize ettiği hayatların gerçek dışı olduğunu çocuklarına anlatmalıdır,” ifadelerini kullandı.
DİJİTAL ETİK VE KAMUSAL DENETİM
Aydemir, sosyal medya platformlarının bireylerin düşünce biçimlerini şekillendirme gücüne sahip olduğunu belirterek, dijital ortamların daha etik ve şeffaf hale getirilmesi gerektiğini söyledi. “Kamusal denetim mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve bireylerin dijital okuryazarlığının artırılması, bu sorunların çözümünde kritik bir öneme sahiptir,” diye ekledi.
Aydemir, toplumun bu dönüşüm sürecini doğru yönetebilmesi için medya okuryazarlığı eğitimlerinin artırılması gerektiğini vurguladı. “Teknolojinin sunduğu imkanlardan faydalanırken, bireylerin kimliklerini ve zihinsel sağlıklarını korumaları temel öncelik olmalıdır,” diyerek sözlerini tamamladı.