ANKARA / Hafta sonunu değerlendirmek üzere Ankara’dan ayrılıp Beypazarı-Nallıhan istikametine yol alan Başkentliler, Çayırhan beldesinden geçerken “Ankara’nın denizi: Çayırhan” yazılı tabelayı gördüklerinde şaşırıyor.
İç Anadolu’da “deniz” bulmanın sevinciyle “sahil” tabelalarını takip edenleri ise Çayırhan’ın iki kilometre ötesinde Sarıyar Barajı bekliyor.
Çevresindeki jeolojik oluşumlarla görsel bir şölen sunan baraj, amatör balıkçıların da gözdesi. Oltasını, yemini kapan bölge sakinleri Sarıyar kıyısında “rastgele” diyor ve barajdaki balıkçıl kuşlarla rekabete girişiyor. Arkeoloji meraklıları ise Sarıyar’ın öte yakasındaki Juliopolis Antik Kenti’ni ziyaret ediyor.
ÇAYIRHAN’DA YOSUN KOKUSU
Ankara’nın jeolojik oluşumlarla çevreli “denizi”, fotoğrafseverlere eşsiz doku kareleri sunuyor. Suya yansıyan rengarenk tepeleri fotoğraflarken çerçeveye giren martılar, manzarada beyaz lekelermiş gibi görünüyor. Bulunduğunuz yerin gerçekten deniz kenarı olmadığını bildiğiniz halde burnunuza gelen yosun kokusu, durup düşünmenize neden oluyor.
BEYPAZARI’NDA UFAK BİR MOLA
BEYPAZARI, İç Anadolu’nun çorak topraklarında boy gösteren beyaz konaklarıyla kent yaşamına ufak bir mola...
Tarihi kent, sadece Ankara’dan değil Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilere farklı alternatifler sunuyor. Hafta sonlarını geçirmek üzere kent merkezinden uzaklaşan Başkentlilerin değişmeyen adresi Beypazarı’nın ziyaretçi sayısı bahar ve yaz aylarında artış gösteriyor. Tarihin izlerini taşıyan cumbalı konaklar, kent stresinden kaçan yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.
TAŞINABİLİR LEZZETLER
Kendine has mutfağı ile öne çıkan Beypazarı’nda seçenek çok. Kilo sorununuz yoksa rahatlıkla deneyebileceğiniz yöresel yemeklerin hepsi birbirinden lezzetli. Gözünüzün önünde pişirilen gözlemelerle güne başlangıç en iyi alternatif. Beypazarı çevresinde yetişen havuçların suyu da bir başka oluyor. Çay ya da ayran öncesinde bir bardak havuç suyu gözlemenizin en iyi arkadaşı olabilir. Beypazarı’nda hafif ve tatlıya yer bırakacak öğlen yemeklerinin vazgeçilmezi kurşun kalem kalınlığındaki yaprak sarmaları... Tadına doyamadıysanız tenceresiyle birlikte satın alıp kente dönüşte kendinize lezzetli bir yol arkadaşı edinebilirsiniz. Tercihiniz ağır bir yemekse; kuzu etli güveç sofranızı ısıtacak.
GÜMÜŞ SANATA DÖNÜŞÜYOR
Gümüş telleri nakkaş edasıyla işleyerek sanat eserlerine dönüştüren telkâri ustaları da Beypazarı’nda uğrayacağınız duraklardan biri. Ahilik sistemi ile kuşaklardır yetişen telkâri sanatçıları, ev eşyalarından şık takılara kadar farklı eserler üretiyor. Kentte geçireceğiniz keyifli zamanı bir anı ile ölümsüzleştirmek istiyorsanız; satın alabileceğiniz ürünlerin başında telkâri objeler geliyor.
GÖLCÜK’TE HER MEVSİM İÇİN AYRI BİR KOSTÜM
Ankara’ya iki saat uzaklıktaki komşu il Bolu’nun doğal güzellikleri Başkentlilere hafta sonu gezileri için eşsiz kaçış rotaları sunuyor. Kent sınırları içerisinde yer alan 50’ye yakın göl, doğa tutkunları tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Gölcük Tabiat Parkı, göknar ormanlarını yansıtan gölü, yürüyüş parkuru ve kartpostalların başrol oyuncusu kahverengi konukevi ile misafirlerini karşılıyor. Pazar günleri binlerce kişinin ziyaret ettiği Gölcük, her mevsim değiştirdiği kostümü ile bir ressamın ustalık dönemi eserlerini aratmıyor. Sevimli konukevi dışında yapılaşmanın bulunmadığı ve motorlu taşıtların giremediği göl çevresi, doğa ile baş başa kalmak isteyenler için eşsiz bir kaçış rotası.
BULUTLAR ARASINDA YOLCULUK
Gölün etrafını saran yürüyüş parkuru, stresli kent yaşamından uzaklaşıp, doğayı adımlamak isteyenlerce tercih ediliyor. Nilüfer öbekleriyle süslenen göle, sessizlik hakim. Sarı sonbahar, beyaz kış ya da yeşil yaz... Gölcük her mevsim yenilenen dekoru ile izleyicileri büyüleyen bir tiyatro sahnesini andırıyor. Tek ulaşım aracının “adım” olduğu göl çevresini turlamak yaklaşık 20 dakika sürüyor. Yürüyüşe ufak molalar vermek isteyenler için kütük şeklinde tasarlanmış çeşmeler ve göle uzanan seyir iskeleleri bulunuyor. Karadeniz ikliminin hüküm sürdüğü Gölcük, her an sislerle kaplanabiliyor. Bulutların arasında yolculuk hissi yaratan sis tabakası, ağaçların arasından uzaklaştıkça manzaranın büyüsü yenileniyor.
FAYTON ÜSTÜNDE MANZARA KEYFİ
Çevresinde sıkılmadan saatlerce yürünebilecek bir başka doğal güzellik Abant Gölü... Başkent’e iki saat uzaklıktaki Abant Milli Parkı’na girişte sizi faytonlar karşılıyor. Nal tıkırtılarının, kuş seslerine karıştığı bir tura çıkmak istiyorsanız Abant’ta geçireceğiniz güne fayton turu ile başlayabilirsiniz. Hafta boyu biriken enerjinizi harcama niyetindeyseniz 7 kilometrelik göl çevresinde uzun bir yürüyüşü deneyebilirsiniz. Vereceğiniz ufak molalarda fotoğraf çekmeyi unutmayın. Çünkü Abant’ın dört bir yanı, size farklı manzaralar sunacak. Yürüyüşünüze ara verip, güzergahın bir kısmını at binerek kat edebilirsiniz.
GAZİNO’DA ALABALIK
Abant’ta yürüyüş rotasını tamamlayanlar için sıra, eksilen kalorileri tamamlamaya geliyor. Göl çevresindeki restoranlarda, konaklara leziz ızgaralar sunuluyor. Su üstüne çıkan iskelesinde masaları bulunan Göl Gazinosu’nun alabalığı mutlaka denenmeli. Gün içerisinde sıcaklığın sıkça değiştiği Abant’a gitmeden önce giyim önemlerini almak gerekiyor. Doğayla içiçe geçirilen güne alışverişi de katmak isteyenler için çevredeki köylerde yaşayanlar doğal ürünler satıyor.
TUZ GÖLÜN’NDE EŞSİZ GÜNBATIMI
Sarıdan turuncuya, açık maviden laciverte... Tuz Gölü’ndeki büyüleyici günbatımı eşsiz bir renk cümbüşü sunuyor. Bir bölümü Ankara il sınırları içerisinde kalan Tuz Gölü’ne sadece günbatımını izlemek için dahi gidilebilir. Ankara-Aksaray yolunun yaklaşık 70 kilometrelik bölümünde aracınızın penceresine konuk olan Tuz Gölü, ilginç bir noktada konumlanmış. Konya, Aksaray ve Ankara il sınırlarının kesiştiği kurak bölgeye serilmiş beyaz bir çarşafı andırıyor. “Allı turna” olarak bilinen flamingolar nesillerini sürdürebilmek için burada kuluçkaya yatıyor. Yaz aylarında göl üzerinden karşı kıyıya geçilebiliyor. Göle gitmeden önce terliklerinizi yanınıza almayı unutmayın. Kayalaşmış tuzların üzerinde çıplak ayakla yürümek canınızı acıtabilir.
SARIDAN TURUNCUYA
Tuz Gölü’nün büyüleyici görüntüsü, güneşin battığı saatlerde ortaya çıkıyor. Gölün Aksaray tarafından günbatımını izlemeye giderken fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutursanız; üzülürsünüz. Karşıdaki tepelerin ardına saklanmaya hazırlanan güneşin gönderdiği son ışınlar, gölün üzerine uzanırken birbirinden harika kareler yakalayabilirsiniz. Yanınızda modellik yapacak birilerinin olması halinde çekeceğiniz fotoğraflar daha eğlenceli hale gelecek. Güneş, ufuk çizgisinde yok olurken, açık mavinin laciverte, sarının turuncuya dönüşü sizi başka diyarlara götürecek. Bozkırdaki beyaz çarşafın bu değişime nasıl da sessizce ayak uydurduğunu izleyip, huzur bulacaksınız. Tuz Gölü, Ankara’ya yakınlığıyla başkentliler için eşsiz bir hafta sonu alternatifi.ANKARA /